İçsel Yolculuğa İlk Adım: Merhaba!

İ.E
0

Merhaba,



Bu satırları okurken, aslında benim için yepyeni bir başlangıcın da ilk adımlarını atıyorum. "İçsel Yolculuk" adını verdiğim bu köşe, uzun zamandır aklımda olan ama bir türlü cesaret edemediğim bir projeydi. Nihayet, "artık başlamalıyım" dedim.

Burada neler mi bulacaksınız? Aslında cevabı çok basit: Benimle birlikte düşüncelere dalacaksınız. Profesyonel bir felsefeci, psikolog ya da herhangi bir alanın uzmanı olduğum için değil; tam aksine, sadece meraklı bir insan olduğum için yazıyorum. Amatör ruhla, samimi bir şekilde, içimden geçenleri paylaşacağım.

Hayata dair sorular, günlük yaşamın içinde karşılaştığımız küçük ama derin meseleler, okuduğum kitaplardan aklımda kalanlar, bazen sadece bir sokak köşesinde aklıma düşenler... Kısacası, aklıma estiği gibi, içimden geldiği gibi yazacağım. Diğer araştırma yazılarında olduğu gibi görseller de olmayacak maalesef :) Yazıyı gördüğünüzde sıkıcı da gelebilir. Ama merak ediyorsanız, zaten okumak isteyeceksiniz ;)

Kesinlikle iddialı değilim. Bu yazılar, birilerine bir şey öğretmek ya da kesin doğrular sunmak iddiası taşımıyor. Aksine, birlikte düşünmeye, sorgulamaya bir davet niteliğinde olacak. Belki bazen naif gelecek, bazen eksik, bazen de tamamen kişisel. Ama hep samimi.

Bazen bir kavram üzerine derinleşeceğiz, bazen sadece günlük bir gözlemimi paylaşacağım. Kimi yazılar felsefi tonlara bürünecek, kimi yazılar ise sade bir sohbet havasında ilerleyecek. Kuralları önceden belirlenmiş bir planım yok; yol nereye götürürse o yönde ilerleyeceğiz.

Belki de en güzeli bu: Beraber keşfedeceğiz. Yanılgılarım olabilir, eksik kaldığım noktalar çıkabilir. Bunları da samimiyetle kabul edip, üzerine konuşabiliriz. Zaten asıl mesele de bu değil mi? Mükemmel olanı aramak değil, yolda olmanın kıymetini bilmek.

Sizden beklentim ise çok basit: Sadece okuyun ve belki kendi içinizde bir sesle bu metinler arasında bağ kurun. Katıldığınız ya da katılmadığınız yerleri kendi içinizde tartın. Hatta isterseniz, yorumlarda benimle paylaşın. Bu yolculuk, tek taraflı olmasın.

Hazırsanız, buyurun başlayalım. İlk yazımda, son zamanlarda üzerine sıkça düşündüğüm bir konuya değineceğim: "Fikirlerimizi ters yüz etmek ve 'yanılıyor olabilir miyim?' sorusunu kendimize sormak..."

Hoş geldiniz. 🚀


Bu yazı, "İçsel Yolculuk" kategorisindeki ilk yazımdır. Amacım, bu köşenin ruhunu ve ilerleyişini samimi bir şekilde anlatmaktı. Umarım siz de bu yolculukta bana eşlik etmek istersiniz. Buyrun...



Fikirlerimizi Ters Yüz Etmek Üzerine


Zihnimiz, alıştığı düşünce kalıplarını korumak üzere programlanmış gibidir. Bu kalıplar bize güvenlik hissi verir; dünyayı anlamlandırmamızı kolaylaştırır. Ancak aynı kalıplar, zamanla düşünce duvarlarına dönüşebilir. Bu yazıda, bu duvarları yıkmak için kullanabileceğimiz iki basit ama güçlü yöntem üzerine düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Bir süre önce fikirlerimi ve savlarımı ters yönden düşünerek bir ters sorgulama yapma kararı aldım. Bu bir alıştırma aslında. Örneğin, uzun süredir savunduğum bir görüşü ele alıyorum ve "Tam tersi doğru olsaydı nasıl olurdu?" veya "Acaba doğru olan bu ise, neresi yada nesi doğru olabilir" diye soruyorum kendime. Başlangıçta zor geliyor, çünkü zihin alışkın olduğu yolda yürümek istiyor. Ama zamanla bu pratik, düşünme biçimimde kalıcı bir değişikliğe yol açtı.

Bu alıştırmanın en önemli yanı, bizi otomatik pilotta düşünmekten kurtarması. Gündelik hayatta çoğu fikrimizi derinlemesine sorgulamadan kabul ediyoruz. Oysa bir fikri tersinden düşünmeye başladığımızda, onu yeniden değerlendirme fırsatı buluyoruz. Bu, bazen o fikri güçlendiriyor, bazen de zayıflattığını görüyoruz. Her iki durumda da, artık o fikre körü körüne bağlı kalmıyorsunuz.

İkinci olarak, "Ben yanılıyor olabilir miyim?" sorusunu kendime sorma kararı aldım. Bu soru, özellikle tartışmalı konularda çok işe yarıyor. İnsan doğası gereği, haklı çıkmak istiyor. Fakat bu soru, haklı çıkma arzusunun önüne geçerek, gerçeği anlama isteğini öne çıkarıyor. Ama tabi söylemeden de geçemeyeceğim, bunu yapabilmek için de açıkcası "Özgüven" gerekiyor. Eleştirilere açık olabilmek, farklı doğruları kabullenebilmek gerekiyor.

Bu soruyu sormak, aynı zamanda alçakgönüllülük gerektiriyor. Yanılabileceğimizi kabul etmek, herkesin yapabildiği bir şey değil. Oysa yanılma ihtimalimizi kabul etmek, bizi daha açık fikirli yapıyor. Karşımızdaki insanların görüşlerine daha fazla değer vermeye başlıyoruz. Tartışmalar, bir kazanma mücadelesi olmaktan çıkıp, ortak bir arayışa dönüşüyor. (Son cümleyi lütfen tekrar okuyun) :) 

Anlama ve yargılama süreçlerim için hayatıma sokmaya karar verdiğim bu iki soru, düşüncelerimle arama mesafe koyabilmemi sağladı. Artık düşüncelerimi, benliğimin bir parçası olarak görmek yerine, üzerinde çalışılabilir nesneler olarak görüyorum. Bu, eleştirilere karşı daha açık olmamı sağladı. Birisi fikrime itiraz ettiğinde, bunu kişisel bir saldırı olarak algılamıyorum.

Elbette, bu yaklaşımın zorlukları da var. Sürekli olarak fikirlerimizi sorgulamak, bazen kararsızlığa yol açabiliyor. Ama bu kararsızlık, bir zayıflık işareti değil, aksine konunun karmaşıklığını anlamanın bir sonucu. Basit cevapların peşinden koşmak yerine, karmaşıklığı kabul etmek, aslında daha olgun bir yaklaşım.

Sonuç olarak, bu iki basit alışkanlık - fikirleri ters yüz etmek ve yanılıyor olma ihtimalini kabul etmek - düşünce dünyamda önemli değişikliklere yol açtı. Daha esnek, daha açık fikirli ve daha anlayışlı bir insan olduğumu düşünüyorum. Bu alışkanlıklar, kesinlik arayışından çok, anlama çabasına odaklanmamı sağladı. Belki siz de benzer bir yol izlemek isterseniz, kendi düşünce kalıplarınızı gözden geçirmeye başlayabilirsiniz. Saygıyla....

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Yorum Gönder (0)

#buttons=(Tamam) #days=(20)

Sitemiz deneyiminizi geliştirmek için çerezler kullanıyor. Şimdi Kontrol Et
Ok, Go it!